Nazım Hikmet Ran daha çok kullanılan ismi ile Nazım Hikmet, 1902 yılında İstanbul'da gözlerini dünyaya açmıştır. 1963'e kadar süren hayatı içerisinde ise unutulmayacak bir çok şiiri, oyunu, romanı ve elbette ki nazım hikmet sözleri hayatımıza kazandırmıştır.
Nazım Hikmetin en çok bilinen yönlerinden birisi ise siyasi görüşleri olmaktadır. Romantik bir devrimci olan Nazım Hikmet, bu görüşleri sebebi ile yetişkinlik hayatının çok büyük bir bölümünü hapishanelerde geçirmiş bulunmaktadır. Bu tutukluluk süreleri içerisinde ise bir çok kez yasaklar ile karşılaşan Nazım Hikmet başka isimler ile yazılarını yazmaya devam etmiştir.
Nazım Hikmetin Hayatına Kısa Bir Bakış
İlk şiirini daha 11 yaşında yazan şair, denizciler için yazmış olduğu bir kahramanlık şiirini bir aile toplantısında Bahriye Nazırına okuması ile birlikte Bahriye Mektebine girmesine karar verilmiştir. Bu olaydan itibaren Nazım hikmetin hayatına genellikle şiirleri yön vermiştir.
bahriye mektebinden mezun olurken karnesinde zeki fakat çalışmayan, kıyafetine özen göstermeyen, sinirli ve ahlaki olarak iyi bir öğrenci olarak tanımlanmıştır. Ancak denizcilik serüveni de 1921 yılına kadar devam etmiş olan Nazım Hikmet, bu tarihte aşırı hareketleri nedeni ile kovulmuştur.
Milli mücadeleye katılmak için ailesinden habersiz olarak Anadoluya geçen Nazım Hikmet, Bolu'da öğretmenlik yapmış daha sonrasında ise Moskova'ya giderek siyasal bilimler ve iktisat okumuştur.
Bu sırada Rus devriminin ilk yıllarına şahit olan Nazım Hikmet bu olaylardan çok etkilendi ve geri kalan hayatı boyunca kominizmi destekledi.
Babası Türk olan Nazım Hikmet'in annesi ise Alman kökenli olmaktadır.
Nazım Hikmet Ve Şiir
Türkiye'de serbest nazım şiirinin ilk uygulayıcısı olma özelliği de taşımaktadır. Diğer bir yandan çağdaş Türk edebiyatının da en önemli isimleri arasında yer almaktadır. Bütün bunlarında Nazım Hikmet haklı olarak uluslar arası alanda da büyük bir üne sahip olmaktadır. Bu üne göre 20. yüzyılın dünya çapında önde gelen şairleri arasında yer almaktadır. 2002 yılı ise UNESCO tarafından Nazım Hikmet Ran yılı olarak ilan edilmiştir. Bu sene içerisinde tüm dünya çapında Nazım Hikmet ile ilgili olaylara ve aktivitelere yer verildi.
Nazım Hikmet sahibi olduğu bu üne karşılık hayatı boyunca şiirleri yüzünden tam 11 kez dava görmüş olmaktadır. bu davaların sonucunda ise Türk vatandaşlığından çıkartılan Şair, geri kalan hayatını Moskova da geçirmiş ve burada da hayatını kaybetmiştir. bu sebeple de mezarı hala Moskova da bulunmaktadır. Yıllar sonra değeri anlaşılan Nazım Hikmet ise 2009 yılında tekrar vatandaşlığa kabul edilmiştir.
İlk şiirlerini Türklerin esas şiir ölçüsü olan hece ölçüsü ile yazmaya başlayan Nazım Hikmet, kendini ve şiirini geliştirdikçe başka şekillerde aramaya başlamıştır. En sonunda aradığı şekli serbest şekilde bulan şair Türkçe'nin sahip olduğu ses ahengini şiirlerinde kullanmıştır.
günümüzde ise Nazım hikmetin bir çok şiiri Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Ezginin Günlüğü, Fuat saka ve Zülfü Livaneli gibi şarkıcıların şarkılarında tekrar canlanmış bulunmaktadır.
Nazım Hikmet Ran'ın Sözleri
Türk şiirinin namı değer mavi gözlü devi arkasında bir çok aşığa ilham olacak şiirler bırakmıştır. Hayatını özlem ile geçiren şairin bu şiirlerinden bazı mısraları ise aşk sözleri olarak bugün hala bir birlerini sevenlerin hislerine tercüman olmaktadır.
nazım hikmet sözleri arasında oldukça sık bir biçimde Türklükten de bahsedilmektedir. Hem bir komünist olan Nazım Hikmet, hem de Türkçülüğün büyük bir hayranı olmaktadır. Bu sebeple şiirlerinde Türklükle ve Türklerin kahramanlıkları ile ilgili olarak bir çok mısra bulunmaktadır.
Türklüğü ile gurur duyan Nazım Hikmet şu sözleri ile kendini bizden daha iyi anlatmaktadır. " Ben bir insan/ Ben bir Türk şairi Nazım Hikmet/ Ben tepeden tırnağa insan, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaretim" Bu mısraları aslında Nazım Hikmetin bütün özelliklerini bir arada bulabilmek mümkün olmaktadır.
Nazım hikmetin sözlerinden bir diğeri ise "Yok öyle umutları yitirip karanlıklar içerisinde kaybolmak... Unutma aynı gök yüzü altında bir direniştir yaşamak..." olmaktadır. Bütün hayatı sürgünde ve hapiste geçen biri için oldukça umut dolu olan şair, diğer bir yandan herkese de umut aşılamaktadır.
"Gitmek sadece bir eylemdir/ Unutmak ise koca bir devrim..." diyen Nazım Hikmet Ran geride kalan insanlara umut aşıladığı gibi bu durumun daha da kötüsü olabileceği konusunda insanları uyarmaktadır.
Nazım Hikmet'in sözlerinden bir diğeri ise "Kararmasın yeter ki sol memenin altında ki cevahir" olmaktadır. Şairin bu sözü de en çok bilinenler arasında yer almaktadır.
Hayatı boyunca bir çok şiir yazan Nazım Hikmet'in sözleri elbette ki bunlarla sınırlı kalmamaktadır. Şairin çok bilinen bir başka sözü ise "Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omuzuna ağır gelir" olmaktadır. şair bu mısraları ile hem kadınları yüceltmiş hem de bir gerçeğe vurgu yapmış olmaktadır.
Nazım Hikmetin aşk dolu satırlarından bir diğeri ise şunlar olmaktadır: "Sen benim sarhoşluğumsun... ne ayıldım ne ayılabilirim...başım ağır, dizlerim parçalanmış/ üstüm başım çamur içinde/ yanıp sönen ışığa, düşe kalka giderim" olmaktadır.
Nazım Hikmet'in kadınlara olan tutkusu hiç bir koşulda değişmemiştir. şair her daim tutkulu bir aşık olarak kalmıştır. Bu sebepledir ki günümüzde de insanlar bir birlerine olan aşklarını ve duygularını karşısındakine aktarırken sıklıkla nazım hikmet sözleri yararlanmaktadır.
Nazım Hikmet'in çocukluk çağında başlayan aşk hikayeleri onun güzel şiirlerini kaleme almasında ilham kaynağı olmuştur. Nazım Hikmet'in ilk ve çocukluk aşkı olan Sabiha Hanım için yazdığı şu satırlar, şairin aşka nasıl da aşık olduğunun en büyük göstergesi olmaktadır. "Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki/ Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben/ Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken/ Bir dakika göğsünün üzerinde olsa yerim/ Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim/ Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki"
Nazım Hikmetin bir diğer aşkı olan Azize Hanım ise onu sadece 17 yaşındayken bulmuştur. Nazım Hikmet için şiirsiz bir aşk düşünülemeyeceği için Azize Hanıma da bir çok şiirler yazmıştır. İşte bu şiirlerden birisi şu olmaktadır. "Rüyaya daldıran şarabı sun/ Önümde gönlümle gelirken dize/ Şu yanan alnıma bir kere dokun/ Azize! Gözleri nurdan Azize!"
Şairin hayatında çok önemli olan bir diğer aşkı ise Nüzhet Hanım olmaktadır. Nazım Hikmet bu hanıma o kadar aşık olmuştur ki, Nüzhet Hanım'ın ailesi istememesine rağmen bu hanım ile evlenmiştir. Şairin bir diğer özelliği ise son derece kıskanç bir yapısının olması idi. Bu sebeple Nüzhet Hanımı bir öğrenci ile konuşurken görünce içerisinde bulunduğu kıskançlık krizini şu dizeleri ile dize getirmiştir. "Sen/ Benim/ Minare boyumda çam gövdeme/ yumuşak/ beyaz/ bir kurt gibi girdin/ kemirdin/ Ben/ bağırsaklarında solucan Makdonaldı besleyen/ İngiliz amelesi gibi taşıyorum/ seni içimde"
Nazım Hikmet'in aşklarından bahsedip de Piraye Hanımdan bahsetmemek mümkün olmaz. Sürekli tutuklanan Nazım Hikmet bir daha hiç bir kadınla evlenmeyeceğini düşündüğü bir dönemde çıkar Piraye Hanım karşısına ve belki de en güzel sözlerini de bu hanıma söylemiştir. İşte Nazım Hikmet'in ceza evinden Piraye Hanıma gönderdiği mektuplardan birinde ona şu şekilde hitap etmektedir. "Nişanlım benim/ yüzüğünü kalbimde taşıdığım/ kalbime geçirdiğim sevgili! Sana öyle hasretim ki"
Piraye Hanım ile ilişkisi sürerken aynı zamanda ceza evinde onu ziyarete gelen Semiha Bersoy'a karşıda bir şeyler hissetmeye başlayan şair, yıllar sonra yazdığı bir şiirinde bunu söze dökmüştür. O şiirin mısraları ise şu şekilde olmaktadır. "Bir gönülde iki sevda olamaz/ yalan/ olabilir"
Semiha Bersoy ile hiç bir zaman her hangi bir ilişkisi olmayan Nazım Hikmet ona olan ilgisi üzerine bir Bu bir Rüyadır adlı opereti yazmıştır ve baş rolünde de Semiha Hanım bulunmuştur.
Yorum Yap