Hemen her yıl yüz binlerce turistin akın akın geldiği bu şehirde pek çok yer bulunmaktadır. En yapısı özelliğine sahip olan başlamak suretiyle sırasıyla sistine şapeli, petro ve trevi çeşmesi gibi görmeleri gereken mükemmel yerler, daha nice yapıyı ziyaret etmek isteyen turistlerin hizmetine sunmaktadır.
Roma yönetimi, şehri rahat bir şekilde gezebilmek amacıyla çeşitli uygulamalar geliştirilmiştir. Özellikle de hep müze kartları sayesinde ilki zamanınız eğer kısıtlı ise bu şehrin ünlü yapılarına uzun bilet kuyruklarına girmeden çok rahat bir şekilde gezip mimari yapıların ve tarihi dokularına dokunabilmek mümkün olmaktadır.
Bu kartın kullanım süresi üç gündür. Yani yetişkinler, bu kartı aldıklarında 3 gün boyunca romanın her tarafını gezebilirler.
Diğer kart türü ise Roma pas olarak bilinmektedir. Bu kartın uygun fiyatı sayesinde kullanıcılar, 48 ya da 72 saat olmak üzere iki çeşidi mevcut olmaktadır. Ve sadece 2 tane müzeye giriş hakkı tanımaktadır kullanıcılara. Bunun haricinde ücretsiz olarak toplu taşıma ve birçok müzeye indirimli bilet alma imkanı sağlamaktadır. 2 günlük sadece 30 avro ödeme karşılığında satın almak mümkün olmaktadır.
Bu şehrin coğrafi ya da iklim özellikleri göre genel itibari ile Akdeniz iklimi hakim olmaktadır. Yani yaz ayları kuru ve sıcak olmaktadır. Sonbaharda ise oldukça yükselir Roma'nın ziyaret edilebileceği en önemli aylar; mart nisan ve mayıs aylarının sonu olarak bilinmektedir.
Bununla birlikte Roma'da gezilecek yerler adı altında
Müzeler
Musei Capitolini
Antik Roma kentinin hemen hemen en önemli olanyeler merkezlerinden biri sayılmaktadır. Bu yerin meydanı’nda yer alan Capitol İrini Müzesi daha çok tasarlanmış olduğu yeni görünümüyle turistlerin ve diğer ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur.
Bu müze 1734 senesinde Papa Tarafından bağışlanmış olan bronz koleksiyon ile kurulumunu tamamlamıştır.
Zaman içerisinde koleksiyonun gelişim göstermesi ile beraber halka, turistlere ve diğer kullanıcılara arz edilmiş bir müze olarak günümüz kayıtlarına geçmeyi başarmıştır.
Ziyaretçilerin müzeyi gezerken; Augustus'tan Caligula’ya kadar devam etmekte olan bütün Roma imparatorlarının heykelleri ve resimleri sergilenmektedir. Bunları gezip görmek mümkün olmaktadır.
Piazza del campidoglio meydanda plaj mekanların da sergilenmekte olan müze Roma’ya gelen ziyaretçilerin kesinlikle ziyaret edip görmeleri gereken noktalarından bir tanesidir.
Mueso Nazionale Romano (Ulusal Roma Müzesi)
Daha çok hamamlarıyla ve Barbie yapılarıyla Palazzo Massimo ve Palazzo hamamlar olarak bilinen ve 4’e ayrılmış olan ulusal Roma Müzesi, Antik Roma çağlarının arkeolojik buluntular ve Roma tarihi öncesindeki dönemlere ait bulgulara ve eserlere ait olan ürünleri sergilemektedir.
889 senesinde kurulmuş olan ve 890 senesinde açılmış olan bu müzenin genel amacı, Roma İmparatorluğu ile ilgili İtalya’nın birleşmesi ile yapılan arkeolojik çalışmalardan ve diğer bulgulardan elde edilen verilerin toplanarak sergilenmesidir.
Tarihi Roma İmparatorluğu’nun bu Kadim şehrin kültür ve miraslarını yeniden araştırma ve tarihi dokusuna daha yakından dokunabilmek amacıyla şehirde gezmiş olunan veya gezilecek olan yerlerin eski dönemlerde nasıl göründüğünü bizzat görmek mümkün olmaktadır.
Maksim nacional museum 2010 senesinde hizmete girmiştir. İtalya kültür mirası ve diğer uğraşlar Bakanlığı aracılığı ile desteklenmiş olan çağdaş ve yaratıcı adanmışlık ilkesi doğrultusunda kültürel bir kurum olarak kullanıcıların hizmetine sunulmuştur.
Bu komplekste müzelerin haricinde etkinlik salonları ve platform kütüphaneleri ile oditoryum yer almaktadır.
Flamingo Bölgesi’nde yer almakta olan montello askeri kışlası ile pritzker Mimarlık ödülü kazanmış olan ilk kadın mimar Dame Zaha Hadid aracılığı ile restore edilmiş olan bu Yapı yeniden inşa edilmiştir.
Binanın yapılmış olduğu sene tasarımı ile genel itibariyle kraliyet Enstitüsü aracılığı ile Stirling ödülüne layık görülmüş ve bu ödülü almaya hak kazanmıştır.
Bilindik müze anlayışının tam tersine eğlenceli olan bu müze kültürü daha çok yapılan kültürel aktiviteler ve diğer deneyler ile bir arada bulundurulan laboratuvarlar olarak da görev üstlenmektedir. Bu müzenin içerisinde daha çok konferans, atölye, eğitim projeleri ve diğer görsel sanatlar ile ilgili aktiviteler düzenlenmektedir.
Mimarlığın hemen hemen bütün aşamalarını sergilenmekte olan bu müzede genel itibarıyla İtalyan mimarisini bir araya getiren 60 binden fazla tasarım çizimleri ile 75 bine yakın fotoğrafçıların belgeleri ve resimleri, fotoğrafları ve kitaplarının sergilendiği bu alanda yer almaktadır.
Vatican Museums
Burası genel itibariyle dünyanın en büyük yapıları arasında yer alan müzelerinden bir tanesi olma özelliğini taşımaktadır. Ve Vatikan müzeleri aracılığı ile bu şehrin Roma Katolik kilisesi vasıtası ile Rönesans dönemine kadar gidilmekte olan bütün eserlerinin yer aldığı dev bir platform olarak ziyaretçilerin hizmetine sunulmaktadır.
1447 senesinde Papa Nicholas V tarafından kurulması amaçlanmış olan bu müzenin içerisinde ilk olarak Vatikan Kütüphanesi yer almaktadır. Bunun haricinde Peter bazilikası ve bütün büstleri ile diğer heykelleri burada görmek mümkün hale gelmektedir.
İşin doğrusu en önemli yapılar olarak sistina şapeli ve Raffaello odaları bir olarak bilinmektedir. Yunan ve Roma eserlerinin aynı anda sergilemiş olduğu bu modern Sanat eserlerinin bir arada müzayede edildiği bu dev müzeyi gezmemek yanlışlık olacaktır.
Dünyanın hemen hemen en büyük büstlerine ve heykellerine ev sahipliği yapmakta olan bu müzenin içerisinde toplamda 53 galeri yer almaktadır. Özellikle de Carla Clara gibi modern sanatçıların dini temalı ve farklı dokunuşları ile ortaya çıkmış olan eserlerinin burada görülmesi mümkün olmaktadır.
Dünyanın en önemli müzeleri listesinde yer alan bu müzeleri ve vatikan müzelerini ziyaret etmek amacıyla bir kere dünya gözüyle gitmek ve görmek insana ya da insanlık tarihine çok önemli katkılar sunacaktır.
Museo Nazionale Delle Paste Alimentari (Makarna Muzesi)
1889 senesinde açılmış olan makarna Müzesi 11 bölümden meydana gelen odaları ile yerel İtalyan kadınlarının mutfaklarından kullanmış oldukları aksesuarlar ve diğer makarnalar ile eski tarihlerinse bulunduğu belgeler sergilenmektedir.
İtalyan mutfağının dünya çapında bilindiği kesindir. İtalyan Mutfağı’ndaki en önemli Ana yemeklerden bir tanesi makarna olarak bilinmektedir. Makarnadan çeşitli İtalyan mutfağına kadar uzanan diğer yemeklerin tariflerinin özellikle de büstler, heykeller ya da heykeltıraşlar tarafından taşların oyurmuş vaziyetteki eserler, bu müzede sergilenmektedir.
Kiliseler
Santa Maria Maggiore Bazilikası
Papa liberyus bir rüya görür, rüyasında Hz Meryem’i görür ve Hz Meryem’in kendisine bir kilise yapmasını vaat ettiğini anlattığı rivayet edilmektedir. Bunun üzerine yaptırılan Santa Maria maggiore, Hazreti Meryem adına yapılmış en büyük kilise olarak dünya tarihindeki miraslar listesine geçmeyi başarmıştır. Zamanın ilerlemesi ile beraber çeşitli zararlar ve çeşitli tahribatlar da görmüştür muhakkak. Fakat diğer taraftan Roma İmparatorluğu’nun pagan inancından gelmekte olan Hristiyan inançlarına göre daha sonrasında katolik mezheplerinin oluşturmuş olduğu antik bir yapı olarak bilinmektedir.
Orta çağ Kilisesi olarak bilinen bu yapı, ziyarete giden kullanıcıların yorumlarına göre çok farklı mimari ve çok çeşitli tarzdaki desenlerin bir araya gelmesi ile süslenmiş harika bir eser olarak karşımıza çıktığı bilinmektedir.
Günümüzde halen de aktif olarak faaliyet göstermekte olan bu kilise de çeşitli etkinlikler ya da çeşitli yasaklar da mevcut olmaktadır. Çünkü bu kilisede bazı etkinlikleri yapmak yasaktır, halka kapalı olan bu kilise daha detaylı bir şekilde incelenebilmek ve daha iyi restore edilmek amacıyla İtalya hükümeti tarafından oldukça bütçelerinden yüklü miktarda paralar akıtılarak restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
San Giovanni In Laterano Kilisesi
Genel itibariyle Roma Katolik kiliselerinin en temel merkezi olarak bilinen ve John bazilikası ile 4. Yy'ın hemen başlarından itibaren en kültürlü aileler aracılığı ile yaptırılmış olan dini bir yapı olarak insanlık tarihine bir miras olarak takdim edilmiştir.
Çağlar boyunca birçok vakaya tanıklık etmiş olan Bazilika, 897 senesinde birçok yangın ve deprem ile karşılaşmış fakat birkaç ufak restorasyon çalışması neticesinde eski görünümüne kavuşmayı başlamıştır.
Tarihsel bilgilere ve verilere dayanılarak yapılan araştırmalara göre İmparator konstantin’in iktidara gelmiş olduğu dönemlerin hemen başında Roma İmparatorluğu’na şimdiki kilise olarak kullanılmakta olan yapı hediye edilmiştir.
1870 senesine kadar İtalya’da yaşamış olan bütün papazlarının hükümdarları kutsadığına anılmaktaydı. Bazilika günümüzde de hala şehrin en cazip en, çok ziyaretçi alan mekanları arasındaki olan ve şöhretini devam ettirmeyi başarmıştır.
Paragrafın başında da belirtildiği gibi bu Bazilika 4 antik bazilikaya ayrılmıştır ve daha çok neoklasik mimarisi ile ön plana çıkmaktadır. Bu ihtişamlı mimarisinin insanlarda uyandırmış olduğu tatlı tebessüm bütün dergilerde ve basın medya kuruluşlarında hala da takdire şayan olarak karşımıza çıkmaktadır.
1823 senesinden itibaren günümüze kadar gelmiş olan tarihi bir yapı olarak korunmaktadır.
Çok çeşitli restorasyon çalışmalarından geçmiş olmasına rağmen şapelin tavan kısmında özellikle de geçmiş dönemlere ait en önemli ressamların aracılığı ile yapılmış olan “son hüküm” isimli portre yer almaktadır.
Şapelin en üst tarafında bulunmakta olan bütün resimlerin mutlaka dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekiyor. Kullanıcıların seyretmekle kalmayıp notlar alarak gezmeleri kendilerine çok daha fayda sağlayacaktır.
Hz. İsa ve Hz. Musa’nın hayatlarının anlatılmış olduğu bu alanlarda çok süslü şapel bölümünde ise robotik ve Pietro perugino gibi öğrenilen sanat ressamları tarafından yapılmış eserler yer almaktadır. Özellikle de sanat ve tarih seven turistlerin kesinlikle kaçırmamaları gereken ve kesinlikle bir kere bile olsun gidip görmeleri gereken mükemmel bir mimari yapıya sahip olma özelliğini taşımaktadır.
Basilica Di San Pietro (Aziz Petrus Kilisesi)
Antik Roma kentinde yer almakta olan en büyük 4 Bazilika dan biri olma özelliğini taşıyan Aziz Petrus bazilikası Vatikan’ın en dikkat çekici yapılarından biri olma özelliğini taşımaktadır.
Roma’nın hemen hemen en büyük mimari yapılarından biri olarak gösterilmekte olan bu bazilikanın kubbesi ve genel mimarisi itibari ile ziyaretçileri, turistleri kendine hayran bırakan bir görünüm ile Hıristiyanlık aleminin en büyük kilisesi olduğu da bilgiler arasında yer almaktadır.
Özellikle de 60.000 kişinin Barındırabilme kapasitesiyle Roma’nın en popüler gezi noktalarından biri olma özelliğini taşımaktadır.
Meydanlar ve Caddeler
Antik Roma kentinin hemen hemen en ihtişamlı meydanlarından biri olma özelliğini taşıyan Venezia Meydanı, şehrin en merkezi olan noktaları arasında yer almaktadır. Bu meydanda en dikkat çekici olan yapı genel itibarıyla Kral II Victor Emmanuel yönetimi altında bulunan İtalya’nın birleşmesini ve diğer öğelerini kutlamak amacıyla yaptırılan vittorio emanuele abidesidir.
Ziyaretçilerin bu meydanın hemen batısında yer almakta olan Palazzo Venezia Özellikle de Sanat severlerin düzenlenmiş olduğu çok eski bir rönesans sarayı ve diğer mimari yapıları bulunmaktadır. 1916 senesinden itibaren günümüze kadar devlet yönetiminin adı altında geçen bütün sarayların zaman ve mekan sıkıntısını yaşatmadan Papa’nın konaklamış olduğu ve Venedik Elçiliği olarak atanmış olduğu bir yapı olma özelliğini taşımaktadır.
Navona Meydanı
Bu meydan özellikle de Antik Roma İmparatorluğu tarafından ünlü olarak bilinen Mimarlar bernini eserlerinin yer almış olduğu ve çok daha süslü çeşmelerden ya da rubens ressamlarının çizimlerinde meydana gelmiş olan kiliseler ve göz dolduracak kadar güzellikte barok tarzının yansıtıldığı meydan olarak kullanıcıların hizmetine sunulmaktadır.
Hemen hemen 24 saat boyunca canlı olup kullanıcıların, ziyaretçilerin, turistlerin ve akademik çalışmalar yapmak amacıyla meydanda toplanan insanların coşkulu bir şekilde oluşturmuş oldukları ve sanatseverlerin sanatçılarının sokakta sokak performanslarını sergilemiş olduğu pandomin gösterilerin gerçekleştirmiş olduğu bir mimari yapı olarak da kullanılmaktadır.
Bu mimari yapının etrafında genel itibari ile restaurantlar, gece kulüpleri, kafeler mevcuttur. Özellikle de kafelerin ya da restoranların iç taraflarında ünlü İtalyan ressamlarının çizimlerine rastlamak mümkün hale gelmektedir. Yani Roma’ya ya da bu meydana gelip gezmek isteyen kullanıcıların dinlenmek amacıyla kullandıkları ya da oturacakları, yemek yiyecekleri alanlarda bile mimari ya da resim çizimlerinin bulunması mümkün olmaktadır.
Popola Meydanı
İtalyan dilinde halk meydanı anlamını taşımakta olan popola, çok derece ünlü bir meydan olarak ziyaretçilerin hizmetine sunulmaktadır. Özellikle de Avrupa’nın hemen hemen en güzel meydanları arasında yer almakta olan popola meydanı, çok çeşitli kutlama ve çok çeşitli konser etkinlikleri sayesinde şehri daha da canlı hale getirmektedir.
Bu meydanın etrafını sarıp sarmalayan üç önemli kilise yer almaktadır. Birbirlerini simetrik açıdan tamamlayan bu üç kilisenin yukarıdan, özellikle de uçaklardan ya da dronelerden bakıldığı zaman oluşturmuş oldukları o muhteşem simetri yapı daha ziyaretçileri ziyaret etme esnasında havada iken görsel bir şölen olarak karşılamaktadır.
İspanyol Merdivenleri
Genel itibariyle bu merdivenler, Fransa kralının ve bünyesinde yer almakta olan veya İspanyol meydanını birbirine bağlamak amacıyla kullanılan bir mimari yapı olarak kullanılmaktadır.
Ulusal Ve Milli Park Alanları
Villa Borghese
Burası tam olarak İspanyol merdivenlerinin hemen sol köşesinden 10-15 dakika kadar ilerledikten sonra yeşil olan alanlara ulaşmayı sağlamaktadır. Bu parkın hemen girişinde bulunan ve yolun sağ ve sol taraflarını her yüzü bir İtalyan harikası olarak yansıtılan heykellere rastlamak mümkün olmaktadır.
Bu yolun hemen sonunda ise ziyaretçileri saklı cennet olarak gerçekten de cennet güzeli olan mekan karşılayacaktır.
Roma Tarihi
Roma şehrinin özellikleri en gözde olan parklarından biri olma özelliğini taşıyan villa borghese, kalabalık olan gruplardan uzaklaşıp kendini çok daha rahat, çok daha sakin bir yere atmak isteyen kullanıcıların, ziyaretçilerin ve diğer turistlerin konaklanabilecekleri mükemmel bir kaçış planı güzergahı olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle de bu parkın iç kısımlarında çeşmeler, yürüyüş tolları, heykeller ve su saati yer almaktadır.
Roma şehrinin kuruluşu ile ilgili bir düşünce hâkimdir. Bu düşünceye göre savaş tanrısı mars, amcaları aracılığı ile bir sepete konulmuş ve tiber nehrine atılmış olan ikizleri remus ve romulusu dişi kurt bulmuş ve emzirmiştir. Daha sonrasında ise Faustulus ismindeki bir çoban tarafından yetiştirilmiş, büyütülmüşlerdir. Ömürlerini genellikle dağda, bayırda, çayırda hayvanların peşinde koşuşturmak ile geçirmişlerdir.
St. Peters ile ile başlamış olan 4 antik papalık kiliselerinden bir tanesi olma unvanını korumaktadır.
Sistina Şapeli
Vatikan’da bulunmakta oranı sistina şapeli, Papa’nın yaşamış olduğu apostol mekanında 1483 senesinden beri varlığını korumaktadır. Günümüzde de hala devam etmekte olan Hristiyanlık dini için çok önemli bir yer elde eden şapel bir yanda da Papa’nın bütün etkinliklerine ev sahipliği yapma ünvanını taşımaktadır.
Papa’nın resmi ikametgah adresi olarak kayıtlara geçmiş olan şapel, yapılmış olduğu zamandan bugüne kadar çok önemli ailelere ve çok önemli seçimlere ve çok önemli toplantılara ev sahipliği yapmıştır.
Büyüdükleri zaman kendilerine hayatları ile ilgili bu kötülüğü yapmış olan amcalarından öçlerini almak amacıyla ikiz kardeşler onu bulup öldürmüşlerdir.
Daha da büyüdüklerinde 2 kardeş arasında taht kavgası çıkmış ve romulus, remusu öldürmüştür ve tahta geçmiştir.
Yapılan araştırmalara ve yorumlara göre bu şehrin kuruluşu bu küçücük bölgede başlamış ve çok büyük bir imparatorluk halini almıştır.
Dünyanın en köklü geçmişine sahip olan kentlerinden biri olma özelliğini taşıyan Roma, sadece İtalya’nın başkenti olmakla kalmayıp bütün dünyanın en önemli merkezi olarak kabul görmekte olup, özelikle de özerk bir devlet olan Vatikan, Roma kenti içerisinde bulunması, katolik inancına mensup olan insanlar arasında oldukça önem arz etmektedir.
Eternal city, yani ölümsüz şehir ünvanını taşıyan romanının bu ihtişamlı sarayları, kaç yüzyıllık kiliseleri ve antik olan kalıntılara sahip olmasıyla daha doğrusu heykel ve sanat eserlerine sahip olması ile bilinen bu şehrin günümüzde de en zengin şehir olarak kabul edilmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Yorum Yap