Netflix’in adeta yeni yıl hediyesi olarak izleyicisiyle buluşturduğu The Witcher, dizi haline getirileceğine yönelik yapılan resmi duyurudan beri sektörde en çok konuşulan yapımlardan biri… Kimilerinin en büyük hayali gerçek oldu; yıllardır kitaplarını okuyup, oyunlarını oynadıkları bir evreni bu kez ekranda bambaşka bir yorumla göreceklerdi. Fakat kimileri de buna henüz hazır değildi. Zihinlerinde oluşan o büyülü dünyanın; kötü efektler, suni oyunculuklar ve kopuk bir kurguyla ekrana yansıtılma riski vardı. Öyle ya da böyle nihayetinde, çekimler tamamlandı ve her hamlesiyle tartışılan dizinin ilk sezonuna kavuşmuş olduk. The Witcher evrenini bilen, bilmeyen milyonlarca kişi, yayınlanır yayınlanmaz diziyi havada kaptı. Böylesine yüksek bütçeli ve epik bir yapıma ihtiyacımız vardı sonuçta.
Peki, izlediğimize değdi mi? İzlemeyenler mutlaka izlemeli mi? Kitap mı daha iyi yoksa dizi mi? Diziyi henüz izlememiş ve bunun gibi sorularla boğuşmaktan, başlayıp başlamakta karasız kalmışsanız; üzülmeyin! Biz rehberlik ederiz. Hem de sıfır spoiler ile… Başınızı döndürecek bir evrende, sıra dışı bir serüvene hazırsanız; karşınızda The Witcher dizisinin konusu ve oyuncu kadrosu!
The Witcher Aslında Ne?
Dizi ile birlikte doğal olarak uyarlandığı kitaplar ve oldukça popüler olan video oyun serisi de gündeme gelmeye başladı. Bu materyallerle haşır neşir olanlar, kendilerini neyin beklediğini az çok biliyorlardı. Fakat bir de, bu cilt cilt yazılmış bu fantastik maceranın yabancısı olanlar var. Onlar için bu dünyanın kapılarını biraz aralayalım…
The Witcher, özünde fantastik bir kitap serisi.1948 doğumlu Polonyalı yazar Andrzej Sapkowski tarafından ilk olarak 80’lerin başında kaleme alınmaya başlanmış. O zamanlar bir fantastik bir dergi için yazılmış ve hatta üçüncülük ödülü de kazanmış. 90’ların başına geldiğimizde ise, hikâyeler bir araya getirilip roman serisi şeklinde yayınlanarak okuyucusu ile buluşmuş. Bizim ülkemize çevirileri biraz rötarlı ulaşmış ama yine de şu an için tüm serisinin mevcut olduğu söylenebilir. Romanların geniş kitlelerde yankı bulması, her kitapta okuyucu sayısının katlanması ve dünyada onlarca farklı dile çevrilmesi; kısa sürede farklı sektörlerin de dikkatini çekti önlenemez olarak. Tabii tek neden, elde ettiği üstün başarı değildi. Hikâyelerden oluşuyor olması da çok önemli bir unsurdu mesela. Ayrıca tamamıyla fantastik bir kurgu oluşu ve yaratılan anti-kahraman figürü de yadsınamaz bir etken. Bir oyun firması, daha başka ne isteyebilirdi ki? Serinin haklarını satın alıp, geliştirmek isteyen pek çok firma oldu. Bu süreçte kimileriyle anlaşılıp, vazgeçildi; kimileriyle de beklenildiği ölçüde ses getirmeyen oyunlara imza atıldı.
Ta ki, 2007 yılına kadar. Yine Polonyalı olan bir oyun firması, 2003 yılında haklarını satın alarak; neredeyse kitabıyla boy ölçüşecek ölçüde bir yapımı hayata geçirdi. En son 2015 yılında, serinin üçüncü oyunu olan The Witcher 3: Wild Hunt yayınlandı ve yakaladığı müthiş pazar payıyla; tüm zamanların en iyi oyunları arasında kendisine yer buldu.
Son olarak serinin, Netflix’ten önce 2001 ve 2002 yıllarında aynı yönetmen Marek Brodzki tarafından yönetilen bir filme ve bir diziye de esin kaynağı olduğunu belirtelim.
The Witcher ile Tanışalım
Bu fantastik dünyaya hafiften ısınmaya başladıysanız, yavaş yavaş diziyle ilgili detaylara girelim. Tabii önce perde arkası… Öncelikle projenin aslında bir film olarak düşünüldüğünü söyleyerek başlayalım. Yine Netflix, serinin yazarı Andrzej Sapkowski ile görüşmelerde bulunup; The Witcher evrenini beyazperdeye taşımayı amaçlıyordu. O dönem, uluslararası platformun üst düzey yöneticilerinden biri olan Kelly Luegenbiehl; filmin süre açısından yetersiz kalacağını ve konun yeterince derinlikli işlenemeyeceğini ileri sürmüş. Böylelikle projenin dizi olarak hayata geçirilmesine ön ayak olan ilk kişi olmuş kendisi. Sürdürülen görüşmeler ve fikir alışverişleri derken Mayıs 2017’de resmi açıklama ile de duyurulmuş.
Gelelim senaryoya… Aralık 2017’de yapılan diğer bir duyuruda, dizi sorumlusu olarak Lauren Schmidt Hissrich’in görev alacağı açıklandı. Kendisi projenin tasarımcısı, senaristi ve aynı zamanda da yapımcı yönetmenlerinden biri. Yönetmen koltuğunda oturan isimlerse; Alik Sakharov, Alex Garcia Lopez, Charlotte Brändström ve Marc Jobst. Son olarak dizinin yapım şirketlerini de anmadan geçmeyelim: Sean Daniel Company, Platige Image, Stillking Films, One of Us ve Cinesite ortak yapımı olarak ekrana yansıtılan projenin dağıtıcı firması ve yayın platformu elbette ki Netflix.
The Witcher Konusu
Tüm dünyayı ayağa kaldıran bu dizi acaba neyi anlatıyor? Gelin, hemen cevabını öğrenelim. Daha önceleri de belirttiğimiz gibi dizimiz fantastik bir dünyada geçiyor. The Continent (Kıta) adı verilen bu dünyada, farklı krallıklar ve yerleşim yerleri mevcut. Dizimiz de bu krallıklardan birinde geçiyor. Bu krallıklarda birbirinden farklı Witcher Okulları da mevcut. Bu okullara mensup olan her bir Witcher da, boynunda bir madalyon ile okulunun simgesini taşıyor.
Kıta’da canavarlar, elfler ve cüceler gibi yaratıklar mevcut. Hayatta kalabilmek için ise tüm bunlarla mücadele edilmesi gerek. Peki, o mücadeleyi kim üstlenecek? Nam-ı değer “Beyaz Kurt” Rivyalı Geralt elbette. Mutasyon geçirmiş bu canavar avcısının tekinsiz yolculuğunda, karşısına en az canavarlar kadar tehlikeli insanların çıkacağını da belirtelim tabii…
The Witcher Kaç Bölüm, Kaç Sezon?
Dizinin ilk sezonu 20 Aralık 2019 tarihinde yayınlandı. Toplamda sekiz bölümden oluşuyor. Her bir bölüm ortalama 60 dakika uzunluğunda. Tabii ki, su gibi akıp geçiyor ve “ikinci sezon olacak mı?”, “varsa ne zaman?” gibi sorulara kapılıyorsunuz. İyi haber; dizinin ikinci sezon için çoktan onay almış olması. Kötü haber ise; ne zaman yayınlanacağına dair henüz hiçbir bilginin paylaşılmamış olması…
The Witcher Oyuncu Kadrosu
Diziyle ilgili hem en eleştirilen, hem de en çok övülen noktalardan biri cast seçimi oldu. Kimi oyuncular bu kadarını beklemiyorduk dedirtti; kimileri de ama ben böyle hayal etmemiştim etkisi yarattı. Şimdi gelin önce oyuncu kadromuzu tanıyalım; ardından detaylı karakterlerine ve tabii ki yapılan eleştirilere de değineceğiz.
- Henry Cavill: Rivyalı Geralt
- Anya Chalotra: Vengerbergli Yennefer
- Freya Allan: Prenses Ciri
- Joey Batey: Jaskier
- Eamon Farren: Cahir
- MyAnna Buring: Tissaia de Vries
- Mimi Ndiweni: Fringilla Vigo
- Therica Wilson-Read: Sabrina Glevissig
- Mahesh Jadu: Vilgefortz
- Jodhi May: Kraliçe Calanthe
The Witcher Karakter Analizleri
RIVYALI GERALT
Karakterimiz aslında bir mutant. Bir insanken, küçük yaştan itibaren almış olduğu eğitim ve geçirdiği ritüeller sonucunda mutasyona uğramış. Böylelikle fiziksel güçleri olağandışı bir üstünlüğe erişmiş ve pek çok şeye karşı bağışıklık kazanmış. Ayrıca beyaz saçlar ve kedi gözleri de, bu mutasyon sonucunda değişim gösteren fiziksel özelliklerden biri. “Beyaz Kurt” olarak anılmasının nedeni de bu. Geralt, bir canavar avcısı ve diğer türler tarafından pek de hoş karşılanan biri değil. Sırtında her zaman iki tane kılıç bulunduruyor. Biri insanlar, diğeri ise canavarlar için. Fiziki gücü, gelişmiş refleksleri ve kılıç kullanmadaki üstünlüğü; onu bir ölüm makinesine çeviriyor. Peki, bu sert kayanın altında insanlarla olan bağını sürdürmesine yarayacak bir kalbi var mı? İzleyerek göreceğiz…
YENNEFER
Şüphesiz ki Geralt kadar hayranlık uyandıran ve özel güçleri olan bir karakter. Özellikle kadın olması ve geçtiği inanılmaz zorlu yollara rağmen, gücü ve kontrolü her daim elinde tutabiliyor olması olağanüstü. Tabii, bu kadar güçlü olmak bazı yaşanmışlıkların sonucu mümkün olabiliyor. Yennefer, omurgasında ve çene yapısında form bozuklukları ile dünyaya gelmiş. Bunlarla birlikte, son derece trajik olarak addedilebilecek bir çocukluk geçirmiş. Sonucunda tüm bu karmaşanın arasında, kendi kaosunu yaratarak güç kazanmayı öğrenmiş.
PRENSES CIRI
Anneannesi tarafından büyütülen bir kraliyet soylusu olan Ciri, özel yetenekleri olan bir karakter. Aile üyeleri tarafından sürekli korunmuş ve kapalı bir fanusta yetiştirilmiş. Buna rağmen, oldukça cesur kararlar ve sorumluluk almaktan geri durmuyor. Kabuğunun dışına çıkmaya çalıştığı zorlu yolculuğunda, hem kendisini hem de Kıta’yı derinden etkileyecek süreçlere tanıklık edeceğiz.
The Witcher İzlenmeli mi?
Kesinlikle. Eleştirilmeye açık yönleri yok mu derseniz, evet var ama yine de mutlaka izlenmeli. Öncelikle projenin gerçekten yüksek bir bütçeyle finanse edildiğini belirtelim. Bu durum, otomatikman manevra alanını rahatlatıyor dizinin. Üstelik bütçe artışı gibi bir durum da söz konusuymuş. Dolayısıyla ileriki sezonda ya da sezonlarda çok da prodüksiyonlu sahneler izleyebileceğiz. Diğer bir önemli unsur, ilk etapta oyuncu seçimleri kitaptaki tasvirlerine yönelik bazı kesimler tarafından tartışılsa da; son derece üst düzey performanslar izliyoruz. Son olarak, dizinin uyarlandığı kaynaklar hakkında daha önce bilgisi olmayanlar için anlatımı biraz karışık bulunabilir. Zira üç farklı zaman dilimi aynı anda aktarılıyor ve bu durum bir nebze kafa karıştırabiliyor. Ama ağır bir dizi olduğunu bilerek, dikkatle izlerseniz sorun kalmayacaktır. Sonuç olarak dizinin barındırdığı fantastik dünyanın, ekrana aktarılmasının ne denli zor olduğu göz önünde bulundurularak izlendiğinde, sahiden çok büyük bir proje olduğunu anlayabiliyorsunuz. Dolayısıyla şimdilik mükemmel değil, ama kesinlikle giderek daha iyi olacak yapım olduğunu söyleyebiliriz. Dizinin almış olduğu IMDb puanı ise; 8.3.
Yorum Yap