Yaşam koşuşturmasına ara verip; yorgunluğumuzu atarken yaşama tanık olabileceğimiz film kategorisine biyografi filmleri diyoruz. Kurgu olmayan, gerçek olayları yaşananlara sadık kalarak anlatan filmler sayesinde tanınmış ya da örnek alabileceğimiz hayatlara da yakından bakma fırsatı yakalıyoruz. Hem dinlenip hem de öğrenebileceğiniz en iyi biyografi filmleri listesini sizlerle buluşturuyoruz.
THE PIANIST – PİYANİST (2002) IMDB: 8.5
Roman Polanski’nin yönetmen olduğu yapım; insanoğlunun acımasızlığını gözler önüne seriyor. İnsanın hayatta en büyük düşmanı yine kendisidir. Yaşanılan savaşların da, ölümlerin de çoğunun sorumlusu kendimize göre haklı nedenlerimiz olsa da olmasa da bizleriz. İkinci Dünya Savaşı esnasında yaşanan olayları başarılı piyanist Wladyslaw Szpilman’ın gözünden izliyoruz. Başarılı yapımda ünlü piyanistin yaşadıklarını kaleme aldığı aynı adlı kitaptan sinemaya uyarlanmıştır. Ünlü yapım Roman Polanski’ye en iyi yönetmen Oscar’ını kazandırırken, Adrien Brody’e de en iyi erkek oyuncu Oscar’ını kazandırıyor.
GREEN BOOK – YEŞİL REHBER (2018) IMDB:8.2
Siyah ve beyaz adam arasında yaşanan önce kavga sonra da dostluğun hikayesi oldukça klişe gelse de günümüzde yaşananlara baktığımızda ufak adımlar atsak da hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. Bu sebeple klişe olsa da bazı filmler tıpkı Yeşil Rehber’de olduğu gibi senaryosu, replikleri, oyunculukları ve ne yazık kişi yaşanmışlığıyla bizleri kendisine bağlamayı başaracaktır. Komedi ve dram unsurlarının yer aldığı yapımda 1960’ların ABD’sinde siyahî bir müzisyenle onun beyaz şoförünün hikâyesini izliyoruz. Yapım adını ise siyahilerin seyahatleri sırasında nerede konaklayabilecekleriyle, nerede yiyip içebileceklerini gösteren yeşil rehberden alıyor.
LION (2016) IMDB: 8.0
Beş yaşında ufak bir çocuğun ağabeyini beklerken uyuyakalmasıyla başlayan kaybolma hikâyesi, kendisini evlat edinen aileyle birlikte Avustralya’da yaşamasıyla son bulur. Gerçekten Avustralya’bir son mu yoksa Saroo için her şeyin başlangıcı mı olacaktır. Ufak bir çocukken istemeden ailesinden kopmak zorunda kalan, genç bir adam olduğunda ise Avustralya’da güzel bir hayatı ve ailesi olmasına rağmen kendisini eksik hisseden bir adamın duygu karışıklıklarına ve çektiği acılara tanık olacaksınız. Filmin başrollerinde Dev Patel, Rooney Mara, Nicole Kidman yer alırken; yönetmen koltuğunda ise Garth Davis var.
THE FAVOURITE – SARAYIN GÖZDESİ (2018) IMDB: 7.5
Köpek Dişi, Istakoz (The Lobster), Kutsal Geyiğin Ölümü gibi başarılı yapımlarla adından sıkça söz ettiren yönetmen Yórgos Lánthimos, bu sefer de Sarayın Gözdesi filminin altına imzasını atıyor. On sekizinci yüzyılda geçen filmde Kraliçe Anne’nin çocukluk arkadaşı ve sağ kolu Lady Sarah ile Kraliçe’nin hizmetçisi Abigail arasında yaşanan mücadele anlatılıyor. Sağlık durumu pek yerinde olmayan Kraliçe’nin hayatındaki en önemli kişi Lady Sarah’tır. Peki, bu durum sonsuza kadar böyle sürecek midir? Yoksa taht oyunları ve yeni kurulan iş birlikleriyle Kraliçe’nin yeni gözdesi değişmek üzere midir?
I, TONYA – BEN TONYA (2017) IMDB: 7.5
Başarılı bir buz pateni sporcusu olan Tonya Harding’in sansasyonel olaylarla dolu olan hayatını izliyoruz. Ufak bir kız çocuğuyken otoriter annesinin baskılarıyla buz patenine başlamış olan Tonya, her zaman en iyisi olması için zorlanmıştır. Annesinin baskıları nedeniyle başarılı olsa da, kendine bir türlü güvenemeyen Tonya’nın hayatı büyüdükçe daha da karışık bir hal alacaktır. Spor hayatında ne kadar başarılı olsa da aile ve aşk hayatındaki dalgalanmalar Tonya’yı geri dönülmez hatalar zincirinin bir parçası yapacaktır.
STEVE JOBS (2015) IMDB: 7.2
Teknoloji devi ya da Apple denildiğinde akla gelen ilk isimlerden birisi de Steve Jobs’tur. Filmin isminden de anlaşılacağı üzere yirminci yüzyılın dahi çocuğunun yaşamını farklı bir bakış açısıyla izliyoruz. Film, Steve Jobs’un hayatında dönüm noktası sayılabilecek üç olayı izlerken yaşanılanları da görme fırsatı yakalıyoruz. Yapımda dönüm noktası sayılan olayları izlerken; farklı yaşlardaki Steve Jobs’un karakter değişimleri de net bir şekilde aktarılıyor. ABD yapımı olan filmin yönetmenliğini Danny Boyle üstlenirken; başrollerde ise Michael Fassbender, Kate Winslet, Seth Rogen yer alıyor.
PATCH ADAMS (1998) IMDB: 6.8
Bazı filmler insanın hayatına dokunurken, bazı oyunculardan sergiledikleri muhteşem performans sayesinde oynadıkları filmle bütünleşirler. Patch Adams filmi de ana karakteri canlandıran Robin Williams’la özdeşlemiştir. Kendi talebi üzerine Akıl Hastanesinde bir dönem yaşayan Patch Adams, kendisi gibi orada kalan bir hastaya yardım ettiğinde hayatının amacını da bulmuş olur. Artık, o bir doktor olacaktır. Patch Adams, eğitim alırken bile hocalarını zorlayan, sisteme kafa tutan, garip olduğu kadar da eğlenceli bir insandır. Kalbindeki büyük sevgi sayesinde insanların hayatına dokunan Patch Adams’ın hikâyesini ilk fırsat bulduğunuzda izlemelisiniz.
MÜSLÜM (2018) IMDB: 7.8
Hangi müzik türünü severseniz sevin Türkiye’de yaşıyorsanız Müslüm Gürses’in seslendirdiği bir şarkıya muhakkak denk gelmişsinizdir. Ketche ve Can Ulkay’ın yönetmen koltuğunu paylaştığı yapımda Müslüm Gürses’in acılarla dolu yaşamından, sanatçı olmasına uzanan hikayesi anlatılmaktadır. Baba lakabıyla sevenlerinin gönlünde taht kuran Müslüm Gürses acılarla yoğrularak arabesk müziğinin de akla gelen ilk isimlerinden biri olmayı başarmıştır. Filmin başrollerinde Timuçin Esen, Taner Ölmez, Zerrin Tekindor, Ayça Bingöl, Şahin Kendirci vardır.
A BEAUTIFUL MIND – AKIL OYUNLARI (2001) IMDB: 8.2
Muhteşem bir akıl olan ünlü Matematikçi John Nash’in başarılarla dolu olduğu kadar acılarla da dolu olan yaşam öyküsü tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Üniversite yıllarında öğrenciyken dikkat çeken beyniyle ilgi odağı olan Jaoh Nash’e aynı dönemlerde hem paranoid şizofren hem de depresyon teşhisi konulmuştur. Akıl Oyunlarını neden izlemeniz gerektiğini ise filmin en çarpıcı konuşmalarından birisi olan ve John Nash’in hayatını özetleyen replikle anlatıyoruz.
“Düşünsenize hayatınızdaki en önemli kişilerin, yerlerin, anıların yok olmadığını, ölmediğini; ama daha kötüsü aslında hiç var olmadığını birdenbire öğrenseydiniz ne olurdu?”
CATCH ME IF YOU CAN – SIKIYSA YAKALA (2002) IMDB: 8.2
Yönetmen koltuğunda Steven Spielberg’in olduğu yapımın oyuncu kadrosunda ise Leonardo DiCaprio, Tom Hanks ve Christopher Walken yer alıyor. Ünlü bir dolandırıcının hikayesinin anlatıldığı bir filmdir. Yıllarca kendisini ustalıkla gizlemeyi başaran Frank; tam FBI kendisini yakaladığını sanırken yeni bir kimlikle kayıplara karışıyor. Dolandırıcı Frank ile FBI arasında sürekli olarak kedi fare oyunu oynanmaktadır. Dolandırıcı kimli sayesinde istediği her şeyi olmayı başaran Frank’in, işinde iyi olmasının en önemli nedenleri arasında kıvrak zekası, hitabet gücü ve tabi ki mükemmel dış görümü gelmektedir. Filmi izlerken bu kadar da olmaz dediğiniz çok sahne olacak ancak filmin gerçekleri yansıttığını unutmayın derim ben.
12 YEARS A SLAVE – 12 YILLIK ESARET (2013) IMDB: 8.1
Steve McQueen’in yönetme olduğu yapım, En İyi Uyarlama Senarya Oscar’ı, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar’ı ve En İyi Film Ödülü Oscar’ı almıştır. 1800’lü senelerde yaşayan Solomon Northup’ın özgürlüğünü elde etmeye çalışma hikâyesini izliyoruz. Siyahî bir müzisyen olan Soloman, ailesinin geçimini müzik yaparak sağlayan özgür bir adamdır. Hayatı gayet güzel bir şekilde giderken; tanışacağı iki adam sayesinde tüm hayatı kâbusa dönecektir. Adamlar, müzisyeni daha iyi bir hayat vaadiyle kandıracak ancak Solomon’u bilmediği bir yere götürerek köle olarak satacaklardır. Soloman için özgürlüğün olmadığı yeni bir yaşam başlasa da, mücadelesinden asla vazgeçmeyecektir.
MAR ADENTRO – İÇİMDEKİ DENİZ (2004) IMDB: 8.0
İspanya yapımı olan filmde Javier Bardem’in muhteşem performansını izliyoruz. Film gösterim öncesinde de sonrasında da ötenazi konusunda herkesi konuşturmayı da düşündürmeyi de başardı. Her ne kadar konuşturtsa da film konusu itibariyle güncelliğini korumaya devam ediyor. Hayatı çok seven bir adam olan Ramon Sampedro, yaşamış olduğu kaza sonrasında hayatını değiştirmek zorunda kalır. Çünkü o eski Ramon değil artık başkasına muhtaç olan ve yatağa bağlı kalmak zorunda olan biridir. Kendi hayatını istediği gibi yaşamaya alışmış olan Ramon, şimdi ne yapacaktır?
DIARIOS DE MOTOCICLETA – MOTOSİKLET GÜNLÜĞÜ (2004) IMDB: 7.8
Dünya tarihinde beli başlı bazı isimler vardır. Bu isimlerden birisi de Che Guevara’dır. Che Guevara’ya kim olduğunu ya da kim olmasını gösteren ise önemli bir dönüm noktası vardır. Che Guevara’nın dönüm noktası ise arkadaşı Alberto ile çıktıkları Latin Amerika gezisidir. Ernesto ve Alberto birbirleriyle iyi anlaşan iki gençtir. Bir gün yaşadıkları yerden motosikletleriyle çıkarak Latin Amerika’yı keşfe çıkarlar. Yolda kazandıkları deneyimler, halkın çektiği acı, sefalet, hissettikleri Ernosto’yu Che Guvera olma yolculuğuna çıkmasını sağlar.
MALCOLM X (1992) IMDB: 7.2
Amerika Birleşik Devletlerinde korkmadan, cesurca ırkçılıkla mücadele eden Malcolm X’in hayatını izliyoruz. Başrolde Denzel Washington yer alırken, yönetmen koltuğunda ise Spike Lee var. 1900’lü senelerde yaşayan Malcolm, her siyahi gibi zor bir hayat yaşamakla beraber sistem hayatta kalma için Malcolm’u hırsızlık gibi suçlara iter. İşlediği suçlar nedeniyle hapse girmesi ve hapiste geçirdiği süre Malcolm X’i ortaya çıkaracaktır. Artık, o hem kendini hem de kendi gibilerin savunucusu olacaktır.
THE SOCIAL NETWORK – SOSYAL AĞ (2010) IMDB: 7.7
Dünyada en çok kullanılan sosyal ağ olan Facebook’un yaratıcısı Mark Zuckerberg ve arkadaşlarının yaşadıklarını izliyoruz. Filmin yönetmenliğini ise David Fincher yapıyor. Harvard’ta öğrenci olduğu dönemde Mark, sarhoş olmanın vermiş olduğu cesaretle okulun sistemine girmeyi başarır. Sisteme girmesinin sebebi ise kız arkadaşını vermiş olduğu acının intikamını almaktır. Ayrılık acısıyla çıktığı bu yolda okuldaki tüm kızlardan intikamını alarak, rahatlayacaktır. Mark’ın geliştirmiş olduğu yazılım, kızların fotoğraflarının oylanmasını sağlayan bir programdır. Programın adı Facemash olsa da, kısa süre içerisinde oldukça popüler olur. Zamanla değişime uğrayan programın adı Facebook olarak değişerek, tüm dünyada en popüler uygulamalardan biri olur.
SUFFRAGETTE – DİREN! (2015) IMDB: 6.9
Kadın yönetmen Sarah Gavron’un olduğu yapım, dünya tarihindeki ilk feminist organizasyonda yer alan kadınların hikâyesini ele alıyor. Kadınların haklarını nasıl kazandıklarını, haklarını elde edebilmek için hangi yollardan geçtiklerini, eş baskılarını, susturulmaya çalışmaları gibi birçok detayı çarpıcı olduğu kadar net bir şekilde ortaya koymayı başarıyor. Sırf kadın olduğu için erkekler aynı şartlarda çalıştığı halde düşük maaş alan, herhangi bir hakka sahip olmayan kadınların adaletsiz düzene karşı çıkmalarının hikâyesini izleyeceksiniz.
FLORENCE FOSTER JENKLINS (2016) IMDB: 6.8
Bir kadının hayalini peşinden koşarken yaşama da nasıl tutunduğunu izleyeceksiniz. Zengin bir kadın olan Florence Foster Jenklins’in dünyada istediği tek bir şey vardır. İsteğiyse, herkes tarafından beğenilen, kıymeti anlaşılmış bir opera sanatçısı olmaktır. Florence’nin isteği çok normal gözükse de ortada ufak bir sorun vardır. Sorun ise Florence oldukça berbat bir sese sahiptir. Her şeye Florence sesinin güzel olduğundan emin bir şekilde bu yola çıkacak yanında da ona her zaman destek olan St Clair Bayfield olacaktır.
SNOWDEN (2016) IMDB: 7.3
Oliver Stone’un yönetmenlik yaptığı yapımın, başrolünde ise başarılı oyuncu Joseph Gordon-Levitt yer alıyor. Amerikan Hükümetine ait olan tüm belgelere ve bilgilere erişim sağlayan Edward Snowden’ın yaşadıkları ve yaşattıkları beyazperdeye aktarılmıştır. Filmi izledikten sonra Snowden’in ABD’nin ilan ettiği vatan haini mi, yoksa halka gerçekleri paylaşan bir kahraman mı olduğuna bir türlü karar veremeyeceksiniz.
SULLY (2016) IMDB: 7.4
Yönetmen koltuğunda Clint Eastwood’un oturduğu yapımda, Pilot Chesley Sullenberger karakteriyle Tom Hanks rolünün hakkını vermiş. Tarihin en büyük uçak kazası olabilecekken usta pilotun soğukkanlılığı ve tecrübesiyle ABD’de bir kahramanlık hikâyesi yazılmıştır. Her ne kadar pilot, tüm yolcuları sağlıklı olmayan hava koşullarında Hudson Nehri’ne sağ salim indirmeyi başarsa da kendisini mahkeme karşısında bulacaktır. ABD hakli çoktan Pilot Chesley Sullenberger’ı kahraman ilan etse de yetkililer için durum aynı olmayacaktır.
AMADEUS (1984) IMDB: 8.3
Dünya müzik tarihine adını altın harflerle yazdıran Wolfgang Amadeus Mozart’ın yaşadıklarına tanık oluyoruz. Dehasının arkasında kalan kişiliği, vermiş olduğu kararlar, uğradığı ihanet sonunda da ölümünü izliyoruz. Amedeus’u izlerken, hayatında oldukça büyük yer tutan ve dostu olduğunu düşündüğü Antonio Salier’le olan ilişkisi de anlatılmaktadır. Öyle hayatta en büyük isteği en büyük müzisyen olmak olan Antonio Salier, kısa süre içerisinde Amedeus’u en büyük rakibi, düşmanı ve takıntısı haline getirecektir.
Yorum Yap