M.Ö 4500 yılından itibaren yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanan Mardin, günümüzde de birçok yerli ve yabancı turist tarafından ilgi görmektedir. Tarih boyunca Sümerler, Akadlar, Bizanslılar, Romalar gibi birçok farklı medeniyete yerleşim yeri olmuştur. Bu yüzden günümüzde tarihi anlamda önemi büyüktür. Aynı zamanda birçok farklı milletin kalıntılarını içinde barındırdığından ötürü Mardin'de gezilecek yer oldukça fazladır.
Bugün Mardin'e gidecek ve oradaki tarihi ve doğal güzellikleri görmek isteyenler için bir gezi rehberi hazırlamak en mantıklısı. Çünkü özellikle böylesine güzel ve mistik bir şehri bir günde gezmek imkansız. Çoğu kişi Mardin’de gezilecek yerler hakkında bilgi sahibi olmak istiyor. Biz de hazırladığımız liste ile size Mardin'in en güzel yerlerini gezme imkanı sunuyoruz.
1. Hah (Mor Sobo) Katedrali
Süryani ve Aremiler zamanında yerleşim yeri olarak kullanılmış olan Mardin daha o zamanlarda bile tarihsel anlamda kalıntılar bırakmaya başlamış. Hah Katedrali de bunlar arasında yer alıyor. Kalıntılar günümüze kadar ulaştığı için çoğu kişi kendini şanslı hissedebilir. Çünkü yaklaşık 6000 yıllık bir tarihe sahip olan bu kalıntılar günümüze kadar en sağlam haliyle olmasa bile temelini korumuştur.
Bu katedral 6. yüzyılda yaşamış Mor Sobo isimli birine adanmıştır. Bu yüzden katedralin adı Mor Sobo olarak da bilinmektedir. Günümüzde ise bu katedral Mardin'in tepe noktalarından birinde yer almaktadır. Her yıl binlerce turist çekmektedir.
2. Sıla Konağı (Midyat Konuk Evi)
Birçok dizinin çekimlerinin yapıldığı bu konak da Mardin'e gelenlerin en çok ziyaret ettiği yerler arasında bulunuyor. Mimari anlamda eşsiz bir güzelliğe sahip olan bu konak Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. Bu yüzden Osmanlı mimarisini konağın her yanında görmek mümkün. Bu konağa Sıla Konağı denmesinin nedeni ise bir zamanlar severek izlenmiş Sıla dizisinin burada çekilmiş olmasıdır.
Günümüzde de birçok yerli dizi bu konakta çekilmektedir. Bu yüzden özellikle yerli turistler Mardin'e geldiğinde bu konağı mutlaka ziyaret etmek isteyecektir. Neredeyse 4 katlı olan bu konak mimari güzelliği ile adeta görenleri kendine hayran bırakıyor ve ziyaretçileri mistik bir yolculuğa çıkarıyor.
3. Turabdin Platosu
Turabdin Platosu daha çok Tnarı hizmetkarlarının ikamet ettiği dağ olarak bilinir. 4. yüzyıldan beri yerleşime açık olan bu bölge günümüzde daha çok tarihi ve doğal güzelliği ile dikkat çekmektedir. Eski zamanlardan günümüze kadar burada toplamda 80 manastır kurulmuştur. Burada yer alan köylerin tümü yükseklerde bulunmaktadır ve bu yüzden her köy birbirini görecek şekilde dizilmiştir.
Aynı zamanda her bir köyün kendine has çok değişik ve ilginç öyküleri de mevcut. Turabdin Platosuna gidip de buradaki köylerin öykülerini dinlemeden dönmek olmaz. Zaten burayı ziyarete giden çoğu kişi yöre halkının ne kadar sıcakkanlı ve sevecen olduğunu görünce buradan ayrılmak istemiyor.
4. İzozoel Kilisesi
Midyat ilçesinin Altıntaş köyünde yer alan bu kilise köyün kuzeyinde bulunan en yüksek noktada yer alıyor. Kilisenin tüm görkemini ortaya koyan taş kulesi ise Midyat'ın meşhur taş işçiliğinin tüm güzellik ve inceliklerini ortaya koymaktadır. 6. yüzyılda inşa edildiğine inanılan bu kilise özellikle Midyat'ın gözdelerinden biri haline gelmiştir.
Çoğu kişi kilisenin Mor Gabriel Manastırı'nı da inşa etmiş olan Theodosius ve Theodore kardeşler tarafından inşa edildiğine inanıyor. Ancak günümüzde gene de buna dair kesin bir bilgi yok. Buna rağmen kilisesin her yanında kullanılan mimari işçilik görenleri kendine hayran bırakıyor. Bu iddiaların yanı sıra kilisenin Turabdin'in en parlak dönemleri olan 8. yüzyılda yapıldığına dair de inanışlar var.
5. Midyat Gelüşke Hanı
Bu han 1903 yılında Musa Samas adında Süryani bir kimse tarafından inşa edilmiştir. Bu han günümüzde de Midyat'ı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere hizmet vermeye devam ediyor. İlk inşa edildiği zamanlarda ticaret ve konaklama yeri olan bu han 1950'den sonra köylü pazarı haline gelmiş.
Ancak daha sonraları şehrin yerleşimi daha değişik bir yapıya bürününce eski canlılığını yitirmiş. Ve daha çok hayvan barınağı ve mezbaha olarak kullanılmaya başlanmış. Şimdi ise büyük bir restorasyona maruz kalan han yerli ve yabancı olmak üzere birçok turisti ağırlamaya devam ediyor. Hem tarihi anlamda hem de alışveriş bakımından önemi büyüktür.
6. Beyaz Su (Ava Sipi)
Mardin'de yer alan bu doğal güzellik de birçok kişi tarafından her yıl ziyaret ediliyor. Mardin çok sıcak bir şehir olduğu için özellikle en sıcak günlerde buranın ziyaret edilmesi tavsiye edilir. Çünkü yemyeşil doğası ve serin havası ile burası biraz sıcaktan uzaklaşmak için en ideal nokta.
Ayrıca bölgede yer alan restoranlar sayesinde bir yandan temiz havayı ciğerlerinize çekerken öte yandan çayınızı veya kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Aynı zamanda burada bulunan buz gibi serin su da serinlemeniz için diğer bir avantaj. Bir yandan restoranda otururken öte yandan da ayaklarınızı buz gibi suya sokabilirsiniz.
7. Rabbat Kalesi
Bu kale Hisaraltı isimli bir köyün sınırlar içerisinde yer alır. Köyün kuzey kısmında yer alan geniş bir vadinin en tepe noktasında kurulmuştur. Hakkında bilinen tek bilgi Artuklular zamanında inşa edilmiş olduğudur. Bunun haricinde hakkında çok fazla şey bilinmese de insanları tarihi bir yolculuğa çıkarmayı başarıyor.
Her ne kadar kale günümüze kadar tüm dokularını koruyamamış olsa da hala birçok turistin en uğrak noktalarından biri olarak sayılabilir. Günümüzde kale restore edilmeden kullanılıyor. Çünkü ne yazık ki dayanıklı bir yapıya sahip olmadığı için yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Zaten kalenin üst kısımlarından bir kısım taş dökülmüş vaziyette. Bu yüzden herhangi bir restorasyon çalışmasına dayanamayabilir.
8. Marin Merdis Kalesi
Marin Merdis Kalesi Nusaybin ilçesinin Eskihisar köyünde yer almaktadır. Eskiden burası Merdis şehri olarak bilinmekteydi. Bu yüzden kalenin isminde merdis adı da geçmektedir. Kalenin çevresi yaklaşık olarak 1500 metredir ve toplamda 12 kule tarafından desteklenmektedir. Kalenin kimler tarafından inşa edildiği bilinmiyor. Ancak çok eski bir zamana ait olduğu kesin.
Aslında kale etrafında yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen bazı bulgular kalenin Bizans tarafından yapıldığına işaret ediyor. Gene de bu konuda kesin bir bilgi yok. Ancak her ne olursa olsun kale her yıl birçok yerli ve yabancı turisti kendine çekmeyi başarıyor. Geniş bir alan kaplayan bu kale tarihi anlamda da büyük bir öneme sahip.
9. Aznavur Kalesi
Bu kale de Marin Merdis Kalesi gibi Nusaybin'de yer alıyor. Nusaybin ilçesinin yaklaşık olarak 14 km. kuzeyinde bir vadi bulunur. İşte bu vadinin iki yüksek tepesine üzerine kurulmuştur Aznavur Kalesi. Aynı zamanda 90 yılında inşa edilmiştir. İnşa ettiren kişi ise Abdullah bin Hamdan olarak bilinir. 400 metre uzunluğa sahip olan bu kale 30-60 metre de genişliğe sahiptir.
Günümüzde birçok turistin izdihamına uğrayan bu kale tarihi anlamda büyük bir önem arz ediyor. Aynı zamanda bazı yerlerinde meydana gelen çöküntülerden ötürü daha eski bir görünüm kazanmaktadır. Özellikle yüksek bir noktada yer alması da manzara açısından güzel bir ortam sunmaktadır.
10. Mardin Kalesi
Mardin Kalesi'nin M.Ö 975 yılında Hamdaniler tarafından inşa edildiği bilinmektedir. Kalenin içerisinde cami, hamam, ambar ve mahzen bulunması aslında onun büyüklüğü ve genişliği hakkında az da olsa ipuçları veriyor. Kalenin diğer adı Kartal Yuvası olarak bilinmektedir.
Sümerlerden Babillere, Asurlardan Perslere, Bizans'tan Osmanlı'ya kadar birçok medeniyete şahit olmuş bu kale büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde ise Mardin'e giden herkesin görmeden dönmediği bu kale ihtişamlı görüntüsü ile tüm dikkatleri üzerinde toplamaktadır. Aynı zamanda günümüzde içinde yer alan cami, hamam ve mahzen gibi yerler yalnızca ziyaret amaçlı kullanılmaktadır. Yani hizmete açık değildir.
11. Mardin Müzesi
Aslında başlangıçta bu bina 1895 yılında bir katolik patrikhanesi olarak inşa edilmişti. Ancak 1995 yılında yeniden restore edilerek müze olarak kullanıma açılmıştır. Uzunca bir süre dini amaçlı hizmet vermesinin yanı sıra daha birçok amaca hizmet etmiştir. Bunlar arasında siyasi parti merkezleri, askeri garnizon, sağlık ocağı, polis karakolu da yer almaktadır.
Daha sonraları Kültür Bakanlığı bu binayı Süryani Katolik Vakfı'ndan satın almıştır. Satın aldıktan sonra ise burayı daha önceleri Zinciriye Medresesi'nde yer alan Mardin Müzesi haline getirmiştir. Günümüzde birçok kişi tarafından ziyaret edilen bu müze içerisinde tarihi anlamda önem taşıyan birçok malzemeyi barındırır. Bu yüzden tarihi yolculukları seven için burası Mardin’de gezilecek yerler arasında yer almaktadır.
12. Meryem Ana Kilisesi
Patrik Antuan Semheri isimli biri tarafından 1860 yılında inşa edilen bu kilise dikdörtgen bir yapıya sahiptir. İbadet mekanında toplamda 21 sütun yer almaktadır. Kilisenin yanında yer alan patrikhane ise günümüzde Mardin Müzesi olarak kullanılan yerdir.
Yüksek bir noktada bulunmasından ötürü büyük bir dikkat çeken bu kilise mimari yapısından ötürü oldukça önemli bir yapıya sahiptir. Aynı zamanda günümüze kadar hiçbir restore çalışmasına maruz kalmadığı için de ilk günkü dokularını korumaktadır. Mardin'e gelip de bu kiliseyi görmeden dönmek büyük talihsizlik olacaktır. Bu yüzden Mardin'i ziyaret eden herkes mutlaka bu kiliseyi görmeden dönmesin.
13. Dara Harabeleri
Eski Mezopotomya'nın bulunduğu en önemli yerleşim yerlerinden birinde yer alan Dara Harabeleri mistik yapısı ile tüm dikkatleri üzerinde topluyor. Bu kent İran Hükümdarı Dara tarafından kurulmuştur. Bu yüzden de bölgeye onun adı verilmiştir. Aynı zamanda Büyük İskender ve Dara arasında süregelen savaşa da şahit olmuş bu harabeler.
Gerçekten büyüleyici bir atmosfere sahip olan bu bölge gizemli yapısıyla da görenleri kendine hayran bırakıyor. Burada yer alan harabeler geçmişten günümüze kadar ilk günkü yapısını korumuş ve ayakta kalmayı başarmıştır. Bu yüzden burayı ziyaret edecek olan kişiler gittiğinde bilmeli ki yıllar öncesinin kalıntıları ile karşı karşıya kalıyor.
14. Dara Su Sarnıcı
Gene İran Hükümdarı Dara zamanında inşa edilmiş olan bu sarnıçlar da büyüleyici yapısı ile görenleri etkilemeye devam ediyor. İlk yapıldığı zamanlarda bu sarnıçlar şehrin su ihtiyacını karşılıyormuş. Günümüzde ise yalnızca tarihi güzellik bakımından önemi büyük olduğu için ziyaretçilerin gösterimine sunuluyor. Uzun ve derin yapısı sayesinde görenleri kendine hayran bırakan bu sarnıçlar aynı zamanda ışıklandırma sisteminden ötürü de büyüleyici bir yapıya bürünüyor.
Sarnıçların bulunduğu bölge biraz daha serin olduğu için özellikle sıcak yaz günlerinde burayı ziyaret etmek oldukça ideal. Mardin'i ziyaret etmek isteyen çoğu kişi bu sarnıçları görmeden dönmüyor. Çünkü tarihi anlamda önemi öylesine büyük ki mutlaka görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
15. Sitti Radviyye (Hatuniye) Medresesi
Artuklu sultanlarından biri olan Necmeddin Alpi'nin eşi Sitti Radviyye tarafından inşa edilmiştir. 1177 ve 1185 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen bu medrese oldukça geniş bir alan kaplamaktadır. Bazı yerleri tarihin tozlu sayfalarına karışsa da yapının büyük kısmı günümüze kadar korunabilmiştir. Anadolu medrese mimarisine uygun olarak yapılmış bu medrese günümüzde yalnızca ziyaret amaçlı kullanılmaktadır.
İki adet eyvanı, bir adet revaklı avlusu ve iki adet de katı bulunmaktadır. Aynı zamanda iki tarafından yer alan kubbeli türbeler de mevcuttur. Oldukça dikkat çekici bir görünüme sahip olan bu yapı günümüzde birçok yerli ve yabancı turistin en uğrak noktaları arasında yer alıyor.
16. Sultan İsa (Zinciriye) Medresesi
1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yapılmıştır. Hatta Timur ve ordusu ile mücadele ederek onlara karşı mağlup olan Melik İsa bir süre bu medrese içerisinde esir olarak tutulmuştur. Medrese girişinde yer alan taş işlemeler medresenin en dikkat çekici noktalarından biridir. Geniş bir alana yayılmış olduğundan karşıdan bakıldığında şehrin en dikkat çekici yapılarından biri olarak sayılabilir.
İçerisinde Sultan İsa Türbesi'nin yanı sıra birçok farklı türbe de bulunmaktadır. Aynı zamanda içerisinde yer alan minik boyutlardaki havuz da medresenin daha klasik bir görünüme kavuşmasında etkilidir. Eskiden rasathane olarak kullanılmış olan bu medrese yüksek bir yere inşa edilmiştir. Aynı zamanda bir zamanlar müze olarak da kullanılmış.
17. Deyrülzafaran Manastırı
Üç katlı olan bu manastır, 5. yüzyıldan 18. yüzyıl ortalarına kadar çeşitli restorasyonlara maruz kalmıştır. Bu düzenlemeler sonunda ise günümüzdeki görüntüsüne ulaşmıştır. Milattan önce birçok medeniyet tarafından güneş tapınağı olarak kullanılmıştır. Milattan sonra ise Romalılar tarafından kale olarak kullanılmış ve toprak üzerine inşa edilmiştir.
Bu manastırın inşası esnasında safran olarak bilinen zafaran çiçeği kullanılmıştır. Bu yüzden de manastıra bu isim uygun görülmüştür. 1116 yılından 1932 yılına kadar neredeyse bölgedeki tüm patrikhanelerin merkezi olarak bu manastır görülmüştür. Günümüzde ise ziyaret amaçlı birçok turistin beğenisine sunulmaktadır.
18. Mardin Ulu Camii
Şehrin en eski camisi olarak bilinen Mardin Ulu Cami şehrin tam merkezinde yer alır. Artuklular tarafından 11. yüzyılda inşa edildiğine inanılsa da hakkında kesin olarak bir bilgi mevcut değil. İlk yapıldığı zamanlarda caminin iki minaresi varmış. Ancak günümüze kadar yalnızca bir tanesi sağlam olarak gelebilmiş. Eskiden bu iki minare arasına yılan ve sokmasında etkili olduğuna inanılan bir tılsım asıldığı söylenir.
Ancak minarelerden biri yıkılınca doğal olarak tılsım da işlevini yitirmiştir. Aslında bu cami hakkında bilinen bu tarzda birçok hikaye mevcuttur. Bir rivayete göre de Mardin halkı tılsımın etkisinin hala sürdüğüne inanmaktadır. Çünkü çok uzun zamandır bölgede yılan sokması olmamıştır.
19. Mor Gabriel Manastırı
Mor Gabriyel Manastırı ihtişamlı görüntüsü ile görenleri kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Süryanilerin ana yurdu olan Turabdin bölgesinin kalbi haline gelen bu manastır 397 yılında inşa edilmiştir. İnşa ettiren kişiler ise Mor Şmuel ve Mor ŞEmun olarak bilinir. Yapıldığı dönemde bu manastır çok kısa bir süre içerisinde ünlenmiştir.
Ve zamanın Roma imparatoru bu manastıra birçok bağışta bulunmuştur. Atmosferinden ötürü herkesi büyüleyen bu manastır ilk inşa edildiği zamanlarda önemli bir ibadet merkeziymiş. Hatta o dönemlerde kilise tarafından bu manastır ikinci Kudüs olarak nitelendirilmiş. Bu özelliğinden ötürü de günümüzde bu manastırın yadsınamayacak kadar büyüktür. Bu yüzden Mardin'e giden herkes mutlaka burayı da ziyaret etmelidir.
Yorum Yap